8 Ağustos 2017 Salı

5 Vakit Namaz Farz Değil Mi?

Namazın farzının beş vakit olmadığı daha İslamiyetin ilk yıllarında Hariciler gibi kimi fikir akımları tarafından da savunulmuştur. Namazın beş vakit olarak kılınmasında bir sorun yoktur ama bunun farz olduğunu ispata çalışanların, bunu gerçekleştirmek için uydurduğu hadis korkunçtur. Bu hadise göre Peygamberimiz miraçta Allah’ın huzuruna çıkar ve Allah, namazı elli vakit farz kılar, daha sonra Hz. Musa’ya rastlayan Peygamberimiz’e Hz. Musa, bu kadar namazın çok olduğunu, ümmetinin buna güç yetiremeyeceğini söyler, sonra Peygamberimiz Allah’tan indirim ister, Allah da namazın sayısını indirir. Yolda Hz. Musa yine bu kadar namaz vaktinin de çok olduğunu söyler. Bu git gel böylece, namaz beş vakte inene kadar dokuz kez gerçekleşir. Namazların sayısı beşe gelince Hz. Musa yine indirimi tavsiye etse de Peygamberimiz artık utandığı için namaz indirimi durur… Bu hadiste öyle bir tablo ortaya konur ki; buna göre Allah insanların kaç vakit namaza güç yetireceğini bilmez, Peygamberimiz ise hiçbir şeyden haberi olmayan bir garibandır. Hz. Musa ise hem Peygamberimiz’in akıl hocası, hem Allah’ın hükmünün değiştirilmesinde aracı, hem de bizim kurtarıcımızdır. Namazın beş vakit farz kılınmasının hikayesi işte böyle kabul edilemez bir hadise dayandırılır. Namazın beş vakit farz olduğu Kuran’a değil işte böyle izahlara, özellikle de bu hadise dayandırılmaktadır. Kuran’da Peygamberimiz’in “göğe yükselme” anlamında bir miracından bahsedilmez. Fakat İsra’dan, yani bir “gece yürüyüşü”nden ve bu süreçte Peygamberimiz’e Allah’ın bazı ayetlerinin gösterildiğinden bahsedilir (17-İsra Suresi 1). Bu gösterilen ayetlerin ne olduğu ise anlatılmaz. İlginçtir ki bu olayın bahsedildiği İsra Suresi’nin 93. ayetinden; inkarcıların, Peygamberimiz’den, kendisine inanmak için “göğe yükselmesi”ni talep ettiklerini anlıyoruz. Buna karşı ise Peygamberimiz’e, “Rabbimi yüceltirim, ben ancak elçi olan bir insanım” demesi, söylenir. “Miraç”tan önce namazların sabah ve akşam olmak üzere yalnızca iki vakit farz kılındığını söyleyen hadislerin olması da (Bakınız Buhari 1/93, Tecrid Tercemesi 2/233, Hadis no 228); namazın farz vakitlerinin bu “miraç hadisi” ile arttırıldığının delilidir. (Hadislerin kendileriyle çelişmesine bir örnek) Namazlar daha evvel iki vakit olarak kılınıyorsa, sonradan ilave edilen namazlar niye Kuran’da geçmemektedir? Kuran’da sadece Bakara Suresi 238. ayetteki ifadeyle “orta namazı”nın sonradan ilave edildiği iddia edilebilir. Peki 4. ve 5. namaz olan ikindi ve yatsı namazları hangi Kuran ayetinden çıkarılacaktır, bunların ismi niye Kuran’da yoktur? (“Orta namazı” veya “en hayırlısı namazdır” manasına gelen “Salatı Vusta” ifadesi hakkında bilgiyi sayfamızda bulabilirsiniz) Allah ve Peygamberimiz’e iftira olan böyle hadisler yerine doğruyu Kuran’da arayanlar, namaz hakkında gerekli bilgiye kavuşacaklardır. Kuran’la yetinmeyip dini pratiklerini uydurma hadislere dayandırmaya çalışanlar ise örneğini gördüğümüz gibi mantıksızlıklar, iftiralar, çelişkiler içinde kalacaklardır.

Kuran’da geçmeyip, mezheplerce farzlaştırılmış veya gelenekselleştirilmiş birçok hususun, iyi niyetlerle başlatılmış düzenlemeler ve uygulamalar olduğu, sonradan bunların farzlaştırıldığı veya gelenekselleştirildiği kanaatindeyiz. Muhtemeldir ki, hem öğlen hem ikindi namazlarının düzenli olarak iki ayrı vakit olarak topluca kılınma sebebi; 30-Rum Suresi 18. Ayette (‘’Göklerde ve yerde hamd da O'na; gün sonunda da öğleye erdiğinizde de.’’ 30-Rum Suresi 18) vurgulandığı gibi hem “günün sonunda” hem “öğlen vakti” Allah’ı övmek/ hamd için olmuştur. Toplu kılınan namaz içinde topluca bu övgüyü/Hamdi gerçekleştirmekle, günlük koşturmalarda insanların bunları unutmaması hedeflenmiş olabilir. (Buna göre, Kuran’da bu iki vakitte övgü/hamd şeklinde geçen ifade, sonradan iki ayrı farz namaza -Sunnilik’te- çevrilmiştir.) Kuran’da, geceleri kıyam ve secde edenleri övenlerle ilgili ifadelere uygun bir yaşantının, bir düzen içinde uygulanma isteğinin “yatsı” namazının da farzlar listesine eklenmesine sebep olduğunu tahmin edebiliriz (25-Furkan Suresi 64; 39-Zümer Suresi 9).

‘’Geceleri, Rableri huzurunda secde ederek, ayakta durarak geçirirler.’’
(25-Furkan Suresi 64)

‘’Böyle birisi; gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, âhiretten korkan, Rabbinin rahmetini uman biri gibi midir? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu? Ancak gönül ve akıl sahipleri düşünüp ibret alır."
(39-Zümer Suresi 9)


Kaynak: Kuran Araştırma Grubu, Uydurulan Din ve Kurandaki Din, İstanbul Yayınevi, 2011, s.393-395, 410




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder