8 Ağustos 2017 Salı

Namaz 3 Vakit Mi?


Kuran’da namazın, vakitleri belirlenmiş bir farz olduğu geçer (4-Nisa Suresi 103). Korku zamanında bile namaz kılınmasını açıklayan Kuran (2-Bakara Suresi 239), hiç şüphesiz farz namazlarının vakitlerini de eksiksiz olarak açıklamıştır. Dikkat edin, namaz vakitlerinin açıklanmasından kastımız, farz olan namazların açıklanmasıdır. Namaz övülmüş bir ibadettir. Allah’a yönelmenin, Allah’ı hatırlamanın bir şeklidir. Bu yönüyle namaz her an kılınabilen, her an yerine getirilebilen bir ibadettir. Fakat her kılınan namaz, farz namaz değildir. Örneğin gece yarısı fazladan namaz kılınabilir, fakat bu gece yarısı kılınan namazın farz olduğunu göstermez. Peygamber de, Peygamber’in yakınları da şüphesiz birçok kereler namaz kılmışlardır. Kuran’ın tek kaynak olduğu ilkesini benimsemeyen mezhepler bu namazların kimisini farz, kimisini vacip, kimisini sünnet ilan etmişler; Kuran’dan dini anlamak yerine, Peygamber yakınlarının hareketlerini kendilerince yorumlayarak mezhepler oluşturmuşlardır. Sunni mezhepler sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı diye beş vakit namazı farz kılmışlardır. Şiiler üç vakit namazı farz kılıp bu üç vakitte beş vakit namazı birleştirdiklerini söylerler. Daha eski zamanlardaki Hariciler’in iki veya üç vakit kıldıklarına dair hadisler de vardır. Bu farz namazların dışında Kuşluk, Duha, Güneş ve Ay tutulması, Tesbih, İstihare, Kadir, Regaip, Beraat gecesi namazları gibi birçok namaz da vardır. Yatsı namazından sonra kılınan vitir namazı ise kimilerine göre vacip olup farza yakındır, kimilerine göre ise sünnettir.

Savaş zamanı namazın kılınmasıyla ilgili bilgileri bile veren Kuran, hiç şüphesiz farz namazlarının vakitlerini de açıklamıştır. Kuran’dan delillendirilmeyen namazların belirli dönemlerde belirli kişilerce, halifelerce, hatta Peygamber tarafından kılınmış olması elbette mümkündür. Çünkü Kuran namazı över ve farz namazların haricinde de namaz kılınması elbette ki iyidir. Ayrıca Kuran’da farz namaz vakitlerinden daha fazla zamanda Allah’ın yüceltilmesi, zikredilmesi ve O’na hamd edilmesi geçer; bunlar ise namazın dışında olabileceği gibi namaz kılarak da yerine getirilebilirler. Bu açıdan bakıldığında yukarıda adı geçen ve yukarıda adını geçirmediğimiz, fakat namaz kitaplarında adı geçen namazların kılınmış olması mümkündür. Fakat Kuran’da adı geçmeyen namazların, farz namaz olarak algılanması veya bu namazları kılmayanların dini açıdan eksik olduğunu iddia etmek çok büyük hatadır. Bu noktadan olaya baktığımızda sorun, uygulamaların yorumlanış şeklindeki hatalardan kaynaklanmıştır. Şimdi dinin tek kaynağı olan Kuran’dan farz olan namazları isim ve vakitleriyle birlikte öğrenelim.

Sabah (Fecr) Namazı

Kuran’da namaz kelimesi “salat” kelimesi ile ifade edilir. “Bağlantı kurmak, destek vermek” tipinde manalara sahip olan “salat” kulun yaratıcısıyla kurduğu bağlantı, yani namaz için de kullanılır. “Salat” kelimesi “ikame” fiiliyle beraber “namaz kılmak” manasında kullanılmıştır. “Salat il-fecr” yani “sabah namazı” ismi 24-Nur Suresi 58. Ayette (‘’Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlarla, ergenlik yaşına gelmemiş olanlarınız sizden üç vakitte izin istesin: Sabah namazından/duasından önce, öğlen vaktinde elbiselerinizi çıkardığınızda, gün battıktan sonra yerine getirilen namazdan/duadan sonra... Kaygılanacağınız üç vakittir bunlar. Bunlar dışında size de onlara da bir günah yoktur. Aranızda dolaşırlar, birbirinize bakabilirsiniz. Allah, ayetleri size işte böyle açıklıyor. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.’’ 24-Nur Suresi 58) geçmektedir. “Fecir” gecenin karanlığında güneşin ilk ışıklarının çıkışını ifade eder. Bu bir süreçtir ki güneşin doğuşuna kadar devam eder. Nitekim varlığı adından belli olan bu namazın, 11-Hud Suresi 114. ayette vakti de belli olmaktadır:

‘’Gündüzün iki tarafında, gecenin yakınlarında namaz kıl. Güzellikler çirkinlikleri giderir.’’ (11-Hud Suresi 114)

Arapça’daki “nehar” “gündüz”, “leyl” ise “gece” demektir. Yukarıdaki ayette geçen “tarafeyi en-nehari” ifadesi gündüzün iki tarafını ifade eder. “Taraf” kelimesi “uç, dıştan bitişik bölüm” manalarına gelmektedir. Kuran’da geçtiği diğer ayetlerde de bu anlamlarda kullanılır. Gündüzün başlangıcını güneşin doğuşu, günün bitişini güneşin batışı olarak alırsak; günün iki tarafında sabah ve akşam namazları vardır. “Zulefen min el-leyl” ifadesi ile bu vakitlerin, aynı zamanda gecenin gündüze yakın zamanları olduğu da daha iyi vurgulanmış olur.

Yani sabah namazı, ismi ile 24-Nur Suresi 58. ayette geçer. Bu isim aynı zamanda sabah namazının vaktini de tarif eder. Ayrıca 11-Hud Suresi 114. ayette sabah namazının vakti belirlenmiştir. Sabah namazı Kuran’daki ismiyle “salat il-fecr” adından da belli olduğu gibi günün ilk ışıklarıyla başlar ve günün başlangıcı olan güneşin doğuşuyla biter.

Akşam (İşa) Namazı

“Akşam namazı”nın ismi de 24-Nur Suresi 58. ayette geçmektedir. Sözlükten “işa” kelimesinin anlamına bakanlar, güneşin batışından havanın kararmasına kadar olan vakte, yani bizim Türkçe’de “akşam” dediğimiz vakte “işa” denildiğini görürler. 12-Yusuf Suresi 16. ve 79-Naziat Suresi 46. Ayette de aynı kelime geçmektedir. Diğer iki ayetteki aynı kelimeyi “akşam” diye çeviren bazı çevirmenlerin, bu kelimeyi Türkçe bir kelime olan “yatsı namazı” diye çevirmeleri, mezhep izahlarının etkisinde kalmalarındandır. Bu tarz çeviri, “yatsı namazı” diye mezheplerin farz olarak tarif ettiği namazı Kuran’ın da farz kıldığı izlenimini vermektedir ki bu yanlıştır. Fakat “yatsı” kelimesinden kasıt “işa namazı”nın yatmadan önce kılınan son farz namaz olması ise bu doğrudur. Ayette buna işaret de vardır:

‘’Ey iman edenler! Yönetiminiz altındakilerle, ergenlik yaşına gelmemiş olanlarınız sizden üç vakitte izin istesinler. Fecir (sabah) namazından önce, öğle vakti elbisenizi çıkardığınızda, işa (akşam) namazından sonra. Çıplak olabileceğiniz üç vakittir bunlar.’’ (24-Nur Suresi 58)

Son namazı kılmak için mescide giden ve topluca namazı kılan kişi, bu namazdan sonra mescide gitmeyecekse muhtemelen üzerini değiştirecektir. Ev kıyafetine bürünecektir. Bu yüzden yatmadan önceki son namaz “işa namazı” olarak düşünülüyorsa, bu doğrudur. Yoksa vakit olarak “akşamı” ifade eden bir kelime, namaz kelimesiyle birleşirse bambaşka bir vakit olan yatsıyı ifade eder deniliyorsa, bunun yanlışlığı ortadadır. Bu ayette son farz namazın akşam namazı olduğunu destekleyici bir ifade tarzı vardır. Arapça sözlüklerden “işa” kelimesinin manasını araştıran herkes, “işa” kelimesinin “güneşin batışından gecenin karanlığına kadar olan zaman dilimini ifade ettiğini görecektir. (Evdeki çocukların çıplaklığın mümkün olduğu vakitlerde izinsiz odalara dalmamalarını öğütleyen bu ayetten bir sonraki ayette, bu çocukların ergenlik yaşına gelince, her zaman özele saygı gösterip, izin alarak ebeveynlerinin odalarına girmeleri öğütlenir.)

Akşam namazının vaktinin anlaşıldığı ayet (11-Hud Suresi 114), sabah namazının farz olduğunu gösteren belirttiğimiz ayettir. Gündüzün iki tarafında kılınan namazlardan biri sabah namazı olunca, diğeri de bu namazın simetriği olan akşam namazıdır. Bu namazın vakti de aynı şekilde gecenin (güneşin olmadığı dönemin) gündüze yakın olan zamanıdır. Bu ayet dışında akşam namazının vaktini belirleyen bir ayet daha vardır:

‘’Güneşin sarkmasından gecenin kararmasına kadar namaz kıl. Fecir (sabah) vakti Kuran’ı, fecir (sabah) vakti Kuran’ına tanık olunur.’’ (17-İsra Suresi 78)

Gecenin kararması, akşamın bitiş vaktini vermektedir. Işığın alametlerinin ufukta yok olmasıyla akşam namazının vakti biter. Bu durumda da “güneşin sarkması” ifadesi güneşin ufukta batışını belirler. Böylece güneşin batımı ve gecenin kararmasının arasındaki vakit namaz vakti olarak belirtilir.

Bu ayette belirtilen vaktin namazı olan akşam, sabah namazının simetriği olduğundan, bu simetrilik durumuyla sabah namazının vakti de bir kez daha tasdik edilmiştir. Bu ayetin devamında sürekli akşam namazıyla beraber geçen sabah namazının vaktinin vurgulanması da ilginçtir. Fakat bu ayette sabah namazı değil, sabah Kuran okumak vurgulanır. Demek ki sabah namazının vaktinin içinde veya namazın dışında Kuran okumaya özel bir önem vermek gerekir. Görüldüğü gibi akşam ve sabah namazları isimleriyle beraber Kuran’da geçerler. Üstelik bu isimler namazın kılınacağı vakti de ifade ederler. İlaveten sabah ve akşam namazının vakti de açıklanmıştır. Üstelik 24-Nur Suresi 58. ayette sabahın günün ilk, akşamın
günün son namazı olduğuna işaret vardır.

Vusta (Orta, En iyisi) Namazı

Kuran’da geçen namaz vakitleriyle ilgili en tartışmalı husus 2-Bakara Suresi 238. ayette geçen “salat il-vusta” ifadesinden kaynaklanmaktadır. Ayet şöyledir:

‘’Namazları koruyun. Ve vusta (orta, en iyi) namazı da.’’ (2-Bakara Suresi 238)

Sabah ve akşam namazının vakitlerini çıkardığımız ayetler ve bu ayet dışında farz namaz vakitlerinin çıkartılabileceği hiçbir ayet yoktur. Demek ki namaz vakitleri bu ayetlerden anlaşılacaktır. Günün bir ucundaki namaz sabah namazı, günün diğer ucundaki namaz da akşam namazı olunca; orta namazını bu iki namazın ortasında aramak lazımdır. Tüm kültürlerde günün uyanmayla başladığını, gecenin dinlenmemiz için yaratıldığını, geceleyin kalkıp ibadetin bir tek Peygamberimiz’e has kılındığını (17-İsra Suresi 79) düşünürsek; orta namazının, sabah ile akşam namazının arasında gündüz kalan vakitte olduğunu düşünmek daha doğrusu olabilir. “Vusta” kelimesine “orta” manasının verilmesinden günün ortalarında kılınan bir namaz olduğunu düşünenler olabilse de bu kelimeyi sınırlayan hiçbir ifade olmadığı için sabah ile akşamın arasında kalan tüm zaman dilimini, bu namazın vakti olarak kabul etmek de düşünülebilir. “Vusta namaz” ifadesinden, orta namazı sonucuna varıldığında
“vusta” kelimesi hem namazın ismini, hem zaman dilimini belirleyen kelime olur. Diğer bir görüşe göre “vusta” kelimesinin “en iyisi” manasına sahip olduğu, bu kelimenin bir namazı belirtmediği; ayetten namazların korunmasının ve namaz kılmanın en iyisi ve en doğru yol olduğunun anlaşıldığını söyleyenler vardır. Buna göre sadece “sabah” ve akşam” namazları farzdır. “Vusta” kelimesi üzerinde bir inceleme bu konuda yardımcı olabilir. 2-Bakara Suresi 143, 5-Maide Suresi 89, 68-Kalem Suresi 28, 100-Adiyat Suresi 5 ayetlerinde de bu kelime geçer. Bu ayetleri inceleyerek “vusta” kelimesini anlamaya çalışabilirsiniz.

‘’İşte böyle! Biz sizi, insanlar üstüne tanık olasınız, resul de sizin üstünüze tanık olsun diye, orta yolu izleyen bir ümmet yaptık. Biz, eskiden üzerinde olduğunu kıble haline getirdik ki resule uyanı, ökçesi üstüne gerisin geri dönenden ayıralım. Bu, Allah'ın kılavuzluk ettikleri dışındakilere gerçekten zor gelecektir. Ama Allah imanınızı işe yaramaz hale getirmeyecektir. Şu da bir gerçek ki, Allah öncelikle insanlara karşı çok acıyıcı, çok merhametlidir.’’ (2-Bakara Suresi 143)
‘’Allah sizi yeminlerinizdeki boş lakırdıdan ötürü hesaba çekmez, ama bilinçli olarak gerçekleştirdiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutar. Böyle bir yeminin keffâreti, ailenize yedirmekte olduğunuzun orta derecesinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek, yahut da özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bunlara imkân bulamayan üç gün oruç tutar. Yemin ettiğinizde yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. Allah size ayetlerini böyle açıklar ki şükredebilesiniz.’’ (5-Maide Suresi 89)

’Ortancaları/ılımlı olanı şöyle dedi: ‘Ben size söylemedim mi? Tespih etseydiniz ya!’. ‘’ (68-Kalem Suresi 28)

‘’Derken, onunla bir topluluğun ortasına dalanlara ki,’’ (100-Adiyat Suresi 5)


Kaynak: Kuran Araştırma Grubu, Uydurulan Din ve Kurandaki Din, İstanbul Yayınevi, 2011, s.385-390

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder